1-7 Mart Deprem Haftası

1-7 Mart Deprem Haftası

Okulumuzda 1-7 Mart Deprem Hafrası münasebetiyle deprem, arama kurtarma ve tahliye tatbikatları yapıldı.

12.03.2025 11

(DEPREM HAFTASI)

     Türkiye’nin yakın tarihte defalarca şahit olduğu deprem felaketleri, bir Deprem Haftası yapılmasına da sebep oldu diyebiliriz. Özellikle 17 Ağustos’ta yaşanan maddi ve manevi kayıplar, insanların deprem konusunda daha fazla bilinçlenmesi gerektiğini gösterdi. Bu yüzden 1-7 Mart tarihleri arasındaki Deprem Haftası sırasında çeşitli tatbikatlar veya bilinçlendirme çalışmaları yapılmaktadır.

Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir.

Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.

Deprem Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.

Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır.

 

DEPREM NEDİR?

Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "SİSMOLOJİ" denir.

 

DEPREMİN DİĞER ÖZELLİKLERİ:

Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara "ÖNCÜ DEPREMLER" denilmektedir. Büyük bir depremin oluşundan sonra da belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir. Bu küçük depremler "ARTÇI DEPREMLER" olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülür. 

DEPREM OLUŞ NEDENLERİ

 

         Dünyanın içyapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70–100 km. kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır. Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı2.900 kmolan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdeğin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir. Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.

Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır. Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taş yuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.

Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay taşkürenin altında devam edip gitmektedir.

İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde oluşmaktadır.

Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan "Levha"ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemiştik.

Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.

İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar. Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yeryüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.

Depremlerinin oluşumunun bu şekilde ve "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuarlarda da denenerek ispatlanmıştır.

Bu kurama göre, herhangi bir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.

Aslında kayaların, önceden bir birim yer değiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.

Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.

FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara "Doğrultu Atımlı Fay" denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı bloğun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.

Düşey hareketlerle meydana gelen faylara da "Eğim Atımlı Fay" denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düşey hareket bulunabilir. 

DEPREM TÜRLERİ

 

         Depremler oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa başka doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "TEKTONİK" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "VOLKANİK" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.

Bir başkâtip depremler de "ÇÖKÜNTÜ" depremlerdir. Bunlar yeraltındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan bloğunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.

Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kişi ölmüştür.

                           DEPREMDE NELER YAPMALI?

 

1–2 KATLI EV İÇİNDE DEPREM SIRASINDA DAVRANIŞ

Piyano, Dolap, Buzdolabı, Raf gibi birçok tehlikeli cisim vardır. Bunlar kişilerin üzerlerine devrilip düşebilirler. En tehlikelisi tavanın çökmesi ya da evin kendisinden yıkılmasıdır.

Uykuda deprem olursa ve yataktan kalkmak güç olursa şiltenin altına girin.

Masanın altına girin ve başınızı iki elinizle örtün. Üzerinize düşen eşyadan korunursunuz.

Kapı ve pencereler açık tutulmalıdır. Kapı ve pencereler depremde sıkışabilir ve dışarı çıkmak güçleşebilir.

İkinci kattan ya da üst katlardan zemin kata girmeyin. Çünkü en çok hasar zemin katta olur.

Gazla ve elektrikle çalışan ev aletleri (soba ve ocak gibi) kapatın. Kapatamıyorsanız bunlara yakın olanlara kapatmaya çalışmalarını söyleyin.

Fişleri prizden çekin, ocakları söndürün, eğer olanak varsa ana musluğu kapatın ve ana sigortayı gevşetin.

Çıplak ayakla dolaşmayın yerdeki cam kırıkları ayağınızı yaralayabilir.

Bebek ve yaşlıların güvenliklerinin sağlamaya çalışın.

Evinizi terk ederken eşyalardan çok canınızı düşünün. Her şeyi bırakın çıkın.

Tuvalet ya da banyoda iseniz kendinizi aynadan ya da raflardan düşebilecek eşyalardan koruyun. Genellikle tuvalet ve banyo küçük hacimli olduğu için daha dayanıklı olabilir.

Banyoda iken başınızı yumuşak bir şeyle korumaya çalışın. Banyoda genellikle çıplak olunur. Banyo ve tuvalet küçük olduğu için daha güvenlidir ve orada kalınması daha doğru olur.

Eğer eviniz yıkılmıyorsa hemen dışarı çıkmayın. Çünkü dışarıda kırılan pencere camlarından düşen cam parçaları, çatı ya da duvarlardan düşen kiremit, tuğla ve sıva parçaları olabilir.

Bulunduğunuz mahalleden uzaklaşmak, şehir dışına çıkmak için arabanızı kullanmayın. Çünkü bu tür çok sayıda araba olduğu için trafik sıkışıklığı olur. Kurtarma ve yangın söndürme araçları gereken yerlere ulaşamazlar.

Telefon acil durumlarda kullanılmalıdır.

Televizyon ve radyo dinleyerek deprem ile ilgili bilgileri izleyin. Söylentilere itibar etmeyin. Onları kesin bilgi olarak görmeyin. Deprem sırasında radyo, telefon ve televizyona göre daha kullanışlıdır.

APARTMAN İÇİNDE DEPREM DAVRANIŞI ( 3–5 KATLI BİNA)

Çok katlı apartmanlarda üst katlar alt katlara göre daha çok sallanır. Bu binalar son yıllardaki deprem yönetmeliği (1975 ve sonraki tarihli)'ne ve Fen kurallarına göre yapılmışsa çökme tehlikesi yoktur. Yapılacak davranışlar 1–2 katlı evlerdekinden farklı değildir. Ancak çok katlı yapılara deprem açısından gerekli özel davranışlarda vardır.

Yangın merdivenlerinin kapısını açık tutun.

Ortak tehlike çıkışının (koridordaki) kapısını açık tutun.

Binayı boşaltırken asansörü kullanmayın.

Asansörde iseniz bütün düğmelere basın ve durduğu ilk katta asansörden inin.

Birinci katta iseniz, kapıyı açamıyorsanız ve de zemin katta yangın çıkmışsa zemin kata yatak vb. gibi yumuşak bir şeyler attıktan sonra üstüne atlayın. Bu davranış çok katlı yapıların üst katları için geçerli değildir.

BÜYÜK MARKET VE MAĞAZALARIN İÇİNDE DEPREM DAVRANIŞI

Büyük kolonların yanında durmaya çalışın. Raflardan ve dolaplardan uzak durun.

Yangın çıkışlarına, merdivenlere ve yürüyen merdivenlere koşmayın.

Anonsları dinleyin. Mağaza güvenlik personelinin uyarı ve önerilerini yerine getirin, onlara uyun dediklerini yapın.

Satın aldığınız şeyleri bırakın ve dışarı çıkarken elleriniz boş olsun.

YÜKSEK YAPILARDA DEPREM DAVRANIŞI

Üst katlar alt katlara göre çok daha fazla sallanır. Daha çok dikkatli olmak gerekir.

Başınızı çanta, minder, kitap, klasör gibi şeylerle koruyun. Dolap, kahve makinesi ve sebil gibi şeylerden uzak, kolonlara yakın durun.

Masaya yakınsanız altına girin.

Asansörde iseniz bütün düğmelere basın durduğu ilk katta asansörden inin, eğer kapısı sıkışmamış ise.

              YURDUMUZDA DEPREM

 

        Bilimsel verilere göre, topraklarımızın yüzde doksan sekizi deprem kuşağında bulunuyor. O nedenle ülkemiz her an bir deprem riski taşımaktadır.

"Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Deprem Araştırma Enstitüsü, Boğaziçi Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü, Türkiye Deprem Vakfı, İstanbul Üniversitesi Deprem Kürsüsü" gibi. çeşitli kuruluşlar, işbirliği yaparak, ülkemizin deprem kuşaklarını belirleyen haritalar hazırlamışlardır.

Bu haritalara bakacak olursak, ülkemizin topraklan beş deprem kuşağına ayrılmış bulunuyor.

1. Derece,

2. Derece,

3. Derece

4. Derece

5. Tehlikesiz bölgeler

Birinci derecede deprem bölgesinde olan kentlerimizi, Batı bölgesinden başlayarak şöyle sıralayabiliriz:

Isparta, Burdur, Denizli, Aydın, İzmir, Manisa, Bursa, Yalova, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Amasya, Tokat, Erzincan, Erzurum, Van, Hatay, Tekirdağ ve Marmara Denizi

Tehlikesiz bölgede bulunan kentlerimiz ise; Konya, Karaman, Aksaray ve Mardin.

Bunların dışında kalan kentlerimiz; ya ikinci, ya üçüncü, ya da dördüncü deprem bölgesi olarak, risk taşıyan kentlerimizdir.

Bu sıralamalardan da anlaşılacağı gibi, ülkemiz her zaman deprem olasılığına açık bir toprak parçasının üzerinde bulunuyor. Yani, eski Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın dediği gibi, "Biz depremle yaşamaya alışacağız." Durum böyle olunca da, deprem konusunda kendimizi, bilgi bakımından yetiştirmemiz gerekmektedir...

Bir Ağustos ayının 17. Günü, İzmit, Adapazarı, Yalova, Bursa ve İstanbul’un bir bölümünde, 7,4 şiddetinde meydana gelen deprem, halkımızı gerçekten hazırlıksız yakaladı. Bunun arkasından, 12 Kasım Düzce depremi de üzenine tuz, biber ekti, Geçtiğimiz Ekim ayında Van’da yaşadığımız depremde de bedel çok ağır oldu. Binlerce ölü, binlerce evin yerle bir olması... Geride yaşlı gözler, kanayan yürekler, perişan aileler bıraktı...(Kaynak:Deprem ile İlgili Yazılar Alıntıdır.)

 

12-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-202512-03-2025